Adsense

14 Şubat 2011 Pazartesi

Prince of Persia:The Two Thrones İnceleme

Tür:Aksiyon-Macera
Platform:PC,PS2,GameCube,Xbox
Grafik:100/80
Ses:100/85
Oynanış:100/80
Yapım:Ubisoft
GENEL:100/85


Prince of Persia serisinin son oyunu olan Pop The Two Thrones hikayeye Warrior Within'in kaldığı yerden devam ediyor.Bu oyundada Prens'in gerçek ismini öğrenemiyoruz.Warrior Within'in aksine The Two Thrones'ta kan arka planda tutulmuş ve vahşet öğeleri daha aza indirgenmiştir.Bu açıdan Two Thrones ve Sands of Time birbirlerine benzerler.Oyunun kontrolleri önceki oyunlarla aynı olup aynı şekil tuzaklar var ancak tabi geliştirilmiş farklı tuzaklarda görmek mümkün.Oyun Warrior Within'e göre daha kısa ve bulmacalarda önceki oyunlara nazaran daha kolay.Şimdi konusundan bahsedeceğim bu yüzden konuyu öğrenmek istemeyenlere tavsiyem yazının devamını okumasınlar.

The Two Thrones,Warrior Within'deki su kılıcının alındığı sonu gerçek kabul ediyor ve buna uygun biçimde devam ediyor.Kaileena ve Prens Babil'e doğru tekneleri ile gelmektedirler ancak karşılaştıkları manzara onları şok eder.Heryer yakılıp yıkılmıştır ve savaşta devam etmektedir.Gemileri ateşli oklarla saldırıya uğrar ve batar.Kaileena düşman tarafından ele geçirilir.Prens ise Kaileena'yı kurtarmak için şehrinin içine sızar.Prens Warrior Within'de yaptıkları sonucu Warrior Within ve The Sands of Time oyununda olanları hiç yaşanmamış yapmıştır.Çünkü kumlar hiç yaratılmamıştır ve Kaileena hala hayattadır.Tabi bu durumda ilk oyundan hatırlayacağımız Vezir'de hayattadır.Vezir kralına ihanet edip zamanın hançerini ele geçirmiştir ve daha sonrada Pers'i işgal etmeye başlamıştır.Kaileena'yı ele geçiren vezir onu kullanarak ölümsüz olmak istemektedir.Prens,Kaileena'yı bulduğunda Vezir'in onu zamanın hançeri ile öldürmek üzere olduğunu görür.Yardım etmeye çalışan prensi Vezir'in askerleri etkisiz hala getirirler ve bir zincirle kolunu sararlar.Vezir zamanın hançeri ile Kaileena'yı öldürür ve daha sonra hançeri kendine batırır ve oluşan kum fırtınası ile beraber bir çeşit yaratığa dönüşür.Artık ölümsüzdür ama bir yaratıktır.Etrafta bulunanlar kumdan yaratıklara dönüşmeye başlarlar.Prens'in de zincirle bağlı kolu zamanın kumlarına mağruz kalır ve etkilenir.Oluşan kaos ortamında Prens zamanın hançerini ele geçirmeyi başarır.Ancak lanetli kumlar koluna temas ettiği için artık oyunun bu dakikasından sonra zaman zaman içindeki karanlık tarafına yenik düşüp birtür gölge yaratığına dönüşmeye başlar.İçindeki karanlık Prens ile macerası boyunca artık sohbet içinde olacaktır.Karanlık Prens bildiğimiz Prens aksine bencil bir kişiliğe sahiptir ve koluna bağlı olan zinciri bu halindeyken kullanma imkanına sahibiz.Oyunun ilerleyen bölümlerinde Farah'ın da ortaya çıkmasıyla Prens ve Farah birkez daha ortak olurlar.Vezir,Farah'ın babasını öldürmüştür ve bu yüzden Farah intikam peşindedir.Ancak Prens'i tanımıyordur.Prens ise The Sands of Time oyunundaki Farah ile macerasını harfi harfine hatırlıyordur.Oyunun sonlarına yaklaştığımızda karanlık bir alanda babasının cesedi ile karşılaşan Prens çok üzülür.Bu dakikadan sonra ise artık karanlık benliğinden kurtulur.Vezir,Prens'in gözleri önünde Farah'ı kaçırır.Prens daha sonra kulenin en tepesine ulaşarak Vezir ile birebir bir savaşa girişir.Prens zamanın hançerini Vezirin göğsüne saplamayı başarır ve Vezir yokolur.Daha sonra tamamen kumlarla kaplı bir bedenle Kaileena belirir.Prens zamanın hançerini Kaileena'ya verir ve zamanın hançeri Kaileena'nın kumdan bedenine karışır.Kaileena,Prens'in koluna zincirle birlikte yapışmış olan kumlardan onu kurtarır ve zincir yere düşer.Prens yerden krallık tacını tam alırken iç egosu olan karanlık prens bir kez daha belirir ve "Senin olan her şey aslında benim!" der.Bu sahne Warrior Within'in finalindeki sahnedir.Gölgeler içinde olan karanlık prensmi yoksa bildiğimiz iyi prensmi kral olacaktır? Prens kendi aklında karanlık tarafı ile yüzleşir ve sonunda galip gelir.Daha sonrasında bayılan prens uyandığında yanında yalnızca Farah vardır.Prens,Farah'a döner ve ilk oyunun başlangıcındaki ve finalindeki sözlerin aynısını söyler.Prens tüm yaşadıklarını Farah'a anlatmaya başlar ve bu mükemmel seride böylece sonlanır.

Pop The Two Thrones oyunundaki en büyük yenilik "speed kill" diye adlandırılan yani türkçesiyle hızlı öldürme olayı olmuş.Düşmana sizi göremeyeceği bir açıdan yaklaştığında aktif olan bu özellik sayesinde 1-2 hamlede düşmanlarınızı kolayca öldürebilirsiniz.Pop The Two Thrones serinin diğer oyunları gibi yine belli bir kesime hitap eden bir oyun olmuş yani herkesin bu oyunu beğenmesini ummak saçmalık olur.Klasik Pop oyunlarında olduğu gibi bu oyundada birçok zorlu bulmaca mevcut ve zaman zaman yol bulmada gerçekten zorlanabilirsiniz.Ama sonuçta bu müthiş hikaye oyun ne kadar zor olursa olsun bitirilmeyi hakediyor.

Claymore İnceleme

Favori Karakterlerim:Jean,Teresa,Clare
Tür:Fantastik,Macera,Drama
Bölüm Sayısı:26
Not:10/7


Claymore animesi 2007 yılına ait bir seri olup 26 bölümden oluşmaktadır.Ancak bu 26 bölümün ilk 24 bölümünde mangaya sağdık kalınmasına rağmen son 2 bölüm için animeye özel farklı bir son hazırlanmıştır.Mangası ise hala devam etmektedir.

Claymore diye adlandırılan kızlar yarı yoma yarı insan özelliğine sahip varlıklardır ve görevleride insanları koruyup yoma denilen şeytani varlıkları öldürmektir.Yoma'lar ise insan bağırsağıyla beslenen canavarlardır.Claymore'lar bir örgüt tarafından yönetilirler ve görevlere gönderilirler.Sahip oldukları yetenek ve güçlerine göre numaralandırılmışlardır.Claymore'ların hepsi sarışın kızlardan oluşmaktadır.Claymore'ların en önemli özellikleri vücutlarını yeniliyor olabilmeleridir.Savaş sırasında ölümcül olmayacak her türlü yarayı,yaranın derecesine göre hızlı veya yavaş bir şekilde yenileyebilirler.Ancak kafalarının kopması halinde geri dönüş yoktur.Claymore'larda yarı yoma olduklarından dolayı sahip oldukları gücü çok zorlamaları halinde değişim geçirirler.Güçlerinin %10'unu serbest bırakmaları halinde gümüş renkteki gözleri sarıya dönüşür.%30'unu serbest bırakırlarsa yüzlerinin şekli değişir,dişleri sivrileşir ve canavara benzemeye başlarlar.%50'sini serbest bırakmaları halinde ise vücutları değişime uğrar.Ve ne zamanki %80'i geçerlerse işte o zaman geri dönüşüm mümkün olmaz ve bir yomaya dönüşürler.Yomaların özelliği ise insan kılığına bürünebilmeleridir.Ancak yinede Claymore'lar yomaları sahip oldukları yoki gücü sayesinde tanıyabilirler.Claymore'ların insanları öldürmesi ya da saldırması yasaktır.Eğer bir insan öldürürlerse kendileride ölüm cezasına mahkum olurlar.

Animenin başkarakteri Clare adında bir claymore ve numarasıda bulunduğu zamandaki en düşük numara olan 47.Zaman geçtikçe claymoreların sayısına göre bu numaralar değişiklik gösterebiliyor.Clare ile başlayan seriye daha sonra belli bir süre Teresa adlı claymore ile devam ediyoruz.Teresa 1 numaralı Claymore ve suçsuz olduğu halde örgüt tarafından aranılan bir kişi.Birkaç bölüm boyunca diğer Claymore'ların Teresa'yı yakalama çabasına şahit oluyoruz.

-Bir sonraki paragraf spoiler içermektedir bu yüzden seriyi izlemeyenlerin okumamasını tavsiye ederim-

Teresa örgütten aldığı görev sonucunda bir köydeki yomalarla savaşmak için yola koyulur.Görevini tamamladıktan sonra küçük bir kız onunla gelmek ister ancak Teresa bunu kabul etmez.Küçük kız konuşamıyordur ama tüm benliğiyle Teresa'ya katılmak istiyordur.Teresa ne yaparsa yapsın birtürlü kızı başından atamaz.En sonunda onunla devam etmeye karar verir ve kızın adını Clare koyar.Clare zaman geçtikçe sessiz de olsa konuşmaya başlar.Uzun zamandır konuşmadığı için sesi çıkmayan Clare kendisini Teresa'nın yanında güvende hisseder ve onunla konuşmaya başlar.Bir grup serserinin saldırısına uğrayan Clare ve Teresa Claymore kuralları gereği onlara karşı gelmezler.Clare küçük bir kızdır ve saldırı yapan grup Clare'yi almak istemektedir.Teresa ise buna izin vermez ve sonuçta insanlardan bazıları yaralanır ve bunun üzerine örgüt Teresa'yı yoketmek için diğer Claymore'ları görevlendirir.Ancak Teresa en iyi Claymore'dur ve numarası da 1'dir.Diğer Claymorelar onu yenmeyi başaramaz.Ancak onu avlamak isteyen Claymore grubunda bir Claymore vardır ki o diğerlerinden farklıdır.Büyük bir potansiyele sahiptir ve geleceğin 1 numarası olarak görülmektedir.Priscilla adındaki bu claymore tek başına Teresa'yla savaşa devam eder ve limitlerini zorlar ve en sonunda bir yomaya dönüşür.Yoma'ya dönüştükten sonra (yani bedeni uyandıktan sonra) inanılmaz bir güce sahip olur ve Teresa'nın önce kollarını sonrada başını uçurur ve onu öldürür.Clare'nin gözü önünde yaşanan bu olay onu çok etkiler.Oda örgütün bir üyesine gider ve Teresa'nın soyunun(kanının ve etinin) kendi vücuduna yerleştirilmesini ister ve o zamandan sonra artık Clare'de bir Claymore olmuştur.Amacı ise uyanmış varlık olan Priscilla'yı bulmak ve Teresa'nın intikamını almaktır.

Clare görev için gittiği bir köyde yine yomaları avladıktan sonra bir çocuk onun peşinden gelmek istemiştir.Clare çocuğun ailesini öldüren yomaları öldürdüğünden dolayı Raki adındaki çocuk kendini ona karşı borçlu hissetmektedir.Clare her nekadar istemesede onun yol arkadaşı olur ve ilerleyen zamanlarda çok iyi anlaşmaya başlarlar.Clare örgütün görevlerini yerine getirmeye devam ederken geçmişten bir tanıdığıyla karşılaşmasından sonra tamamen farklı bir amaca yönelecektir.Derinlerin sakini diye adlandırılan üç büyük yomaya karşı olacak savaşlar Claymoreların ve insanlığın kaderini belirleyecektir.

Serinin savaş sahneleri çok ilgi çekici değildi ancak bazı ani olan hareketler izleyiciyi şaşırtabilir.Özellikle açılış müziği çok hoşuma gitti.Ayrıca kapanış müziğide çok güzel ve anime içersinde çalan müziklerde gayet başarılı.Animenin geneline soluk renkler hakim ve buda animeye çok yakışmış ve farklı bir hava katmış diye düşünüyorum.Raki karakterine finaldeki hareketleri yüzünden acayip kıl olmuş durumdayım ama tam aksine Jean adlı Claymore ise animede gözüktüğünden beri favori karakterim olmayı başardı.Mangası devam ettiğinden dolayı konu sonuca bağlanmıyor ve ikinci sezonu gelecek diyede bir habere rastlamadım.Bende mangasını okuma hevesi uyandırmadı ama ilerde belli olmaz belkide okurum.Sonuç olarak fena bir anime değildi ama bu kadar popüler bir animenin daha güzel olmasını beklerdim.

10 Şubat 2011 Perşembe

Prince of Persia: Warrior Within İnceleme

Tür:Aksiyon-Macera
Platform:PC,PS2,GameCube,Xbox
Grafik:100/80
Ses:100/85
Oynanış:100/75
Yapım:Ubisoft 

GENEL:100/85


Pop Warrior Within oyunu içerdiği kanlı sahneler ve final sahnesi nedeniyle +16 yaş grubu için uygun görülen bir oyun olmuştur.Serinin ilk oyununun 7 sene sonrasını anlatan bu ikinci oyunda oynanış ve kontroller aynı ilk oyun gibi.Bu ikinci oyunda da prensimizin adından bahsedilmiyor.Şimdi konusundan bahsedeceğim bu yüzden oyunu oynamamış olupta oynamayı planlayanların okumamasını öneririm.

Prensin zamanın kumlarını kullanarak kaderini değiştirmesinin üzerinden 7 sene geçmiştir ve prensin peşinde bir musallat vardır.Zamanın bekçisi olan Dahaka adlı yaratık prensin peşindedir ve onu öldürmek istemektedir.Kumların laneti hala prensin peşindedir yani.Oyunun hemen başında yaşlı bir bilge ile konuştuğunu gördüğümüz prens kumların ilk kez yaratıldığı adanın yerini öğrenir.Amacı adanın bulunduğu yere gidip orda bulunan gizli zaman portallarından biri ile geçmişe giderek kumların hiç yaratılmamasını sağlamaya çalışmaktır.Ancak bu şekilde Dahaka'dan kurtulabileceğine inanır.Ancak yaşlı adam Prens'e "Yolculuğun iyi sonlanmayacak,hiçkimse kaderini değiştiremez" der.Prens ise Dahaka'dan kurtulabilmek için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdır ve gemisiyle yola çıkar.Adaya yaklaştığında başka bir gemi tarafından saldırıya uğrarlar ve gemisi yakıp yıkılır.Prens diğer geminin kaptanı Shahdee adlı kadınla teke tek dövüşürken gemiden dışarı fırlatılır.Ancak gemisini kaybetmesine rağmen adaya ulaşmayı başarmıştır.Adayı araştırır ve Shahdee ile tekrar karşılaşır.Onu takip ederken zaman portallarından birini bulur ve bu sayede geçmişe gider.Shahdee'yi geçmiştede takip etmeyi sürdürür ve onu kırmızı kıyafetler içinde başka bir kadınla savaşırken görür.Prens kırmızılı kadına yardım eder ve Shahdee'yi öldürür.Kırmızılı kadına imparatoriçeyi aradığını söyler ve o da onun sarayına girebilmesi için yapması gerekenleri anlatır.Kırmızılı kadın adının Kaileena olduğunu söyler.Prens, Kaileena'nın dediklerini yapmaya başlar.Ancak bu sırada bir yandan da Dahaka ile uğraşmaktadır.Dahaka'dan kaçtığı bir sırada farkederki Dahaka sudan geçememektedir.Kaileena ona çeşitli kılıçlar vererek yardımcı olur.Prens sarayı keşfederken siyah bir gölge gibi bir yaratığın kendini izlediğini görür ancak yaratık onla konuşmaz.Prens kendi zamanı ve geçmiş zamanda yolculuk yaparak sarayda kendine yol oluşturur.Prens saray içinde görevlerini tamamlarken siyah gölge gibi olan yaratık tekrar ortaya çıkar.Dahaka'da aniden oraya gelir.Siyah gölge Prens'in yanına zıplar ve Prens için kaçma şansı doğar.Prens son anda kendini kurtarır ancak Dahaka siyah yaratığı yokeder ve Prens'in peşine düşmeden gider.En sonunda tüm her şey hazırdır ve artık kumların yaratılmakta olduğu odaya girebilecektir.Kaileena ile beraber kumların yaratıldığı yere gelirler ve prens aslında Kaileena'nın imparatoriçe olduğunu öğrenir.Kaileena zaman çizgisinde gelecekten gelecek olan bir prensin kendini öldüreceğini görmüştür ve bu yüzden de Shahde'i Prensi öldürmesi için geleceğe yollamıştır.Ancak prens Shahdee sayesinde geçmişe gelebilmiştir ve Kaileena'nın planları altüst olmuştur.Kaileena,Prensi öldürebilmek için ona lanetli kılıçlar vermiş ve başarılması imkansız görevler verip onu en tehlikeli yollardan geçirmiştir ama sonuçta Prens hala yaşamaktadır.Prens ve Kaileena amansız bir savaşa girişirler ve sonuçta Prens,Kaileena'yı öldürmeyi başarır.Prens sonunda kaderini bir kez daha değiştirdiğini düşünüyordur ancak kendi zamanına gittiğinde Dahaka tekrar Prensin peşinden gelir.Prens yaşadıklarını sorgular ve artık Dahaka'nın onu rahat bırakması gerektiğini düşünür.Ancak daha sonra Kaileena ile yaptığı savaşı anımsar. Savaşın sonunda Prens'in Kaileena'yı öldürmesiyle beraber kumların etrafa saçılması sonucunda kum saati tamamen oluşumunu tamamlamıştır.Yani Prens kendi elleriyle kendi sonunu hazırlamıştır.Sonuçta kaderini değiştirememiştir ve hala Dahaka peşindedir.Prens bulunduğu mezarlık gibi bir yerde duvara kazınmış bir yazı görür.Burda "Hayalet Maskesi" ile insanların hayatlarında bir şansı daha olabileceği yazıyordur.Prens planını kurar.Amacı hayalet maskesini ele geçirip geçmişteki Prensi durdurmak ve Kaileena'yı kendi zamanında öldürerek kumların kendi zamanında oluşmasını sağlamaktır.Bu sayede Prens kumları hiç serbest bırakmış olmayacak ve bu yüzden de Dahaka'nın onla bir ilişkisi kalmayacaktır.Prens hayalet maskesini bulur ve taktığında daha önceden gördüğü o gölge gibi olan yaratığa dönüşür.Yani daha önceden gördüğü yaratık aslında kendisidir.Bu seferki amacıda geçmişteki kendini Kaileena'yı öldürmekten alıkoymak ve Kaileena'yı kendi zamanında öldürerek kumları hiç serbest bırakmamış olmayı sağlamaktır.Prens siyah gölge halindeyken öldüğü zamana geldiğinde ise bu sefer Prens'i korumaya çalışmaz ve Prens ölür.Prensin ölmesiyle hayalet maske düşer ve eski haline döner.Artık eski zamandaki prens olmadığı için Kaileena'nın eski zamanda ölme durumu ortadan kalkmıştır ve Prensin artık tek yapması gereken Kaileena'yı kendi zamanına getirip orda onu öldürmektir ki bu sayede Prens zamanın kumlarını serbest bırakmış olmayacaktır.Kaileena'yı kendi zamanına zaman portalı yardımıyla getirir.Finalde iki farklı son bulunmakta.Eğer tüm yaşam arttırmalarını aldıysanız su kılıcına sahip olabiliyorsunuz ve gerçek sonu görebiliyorsunuz.Aksi takdirde su kılıcını alamıyorsunuz ve alternatif sonla oyunu noktalıyorsunuz.

Eğer su kılıcını almadıysanız olacak olan alternatif son:Prens ve Kaileena,Prens'in zamanında savaşırlar.Savaş sırasında Prens,Kaileena'yı ikna etmeye çalışır.Prens kendi kaderini değiştirdiğini söyler ve onunda kendi kaderini değiştirebileceğine ikna etmeye çalışır.Ancak Kaileena onu dinlemez.Prens,Kaileena'yı öldürür ve Dahaka ortaya çıkar.Dahaka yanlış zamanda bulunan Kaileena'yı kendi içine çeker ve daha sonrada Prens'e doğru yürümeye başlar.Prens çaresizce dizlerinin üzerine çöker.Elinden geleni yapmıştır ama hala Dahaka onun peşindedir ve artık daha fazla kaçmak istemez.Dahaka,Prens'in göğsünde bulunan Farah'ın (ilk oyundan) madalyonunu alır ve gider.Prens sonuçta Dahaka'dan kurtulmuştur ancak Babil'e geri döndüğünde şehrinin işgal altında olduğunu görür.Her yer yanıyordur ve harabeye dönmüştür.O sırada ekran kararır ve yaşlı bilge adamın oyunun hemen başında söyledikleri yankılanır.Yolculuğun iyi sonlanmayacak,hiçkimse kaderini değiştiremez"...

 Eğer su kılıcını aldıysanız olacak olan son: Prens,Kaileena'yı ikna eder ve onunda kendi kaderini değiştirebileceiğini söyler.Ancak tam o sırada Dahaka ortaya çıkar.Prens şoka uğramıştır.Dahaka,Prens yerine yanlış zamanda bulunan Kaileena'ya yönelir ve onu tam içine çekecekken Prens sahip olduğu su kılıcı ile Dahaka'ya saldırır.Dahaka irkilir ve geri çekilir.Su kılıcı sayesinde Dahaka'ya zarar verebilen Prens,belasıyla ölümüne bir mücadeleye başlar.Kaileena'nın da yardımıyla Dahaka'yı yokeder.Daha sonra Kaileena ile birlikte Babil'e dönmek için bir tekne ile yola çıkarlar.Yolculuk sırasında Prens ve Kaileena sevişmeye başlarlar.O anda Prens'in aklında bir görüntü belirir.Babil işgal altındadır ve heryer yıkılmaktadır.Kral'ın tacı yerlerdedir.O sırada yüzü karanlıklar içinde olan gizemli bir ses "Senin olan her şey aslında benim!" der ve ekran kararır. Yaşlı bilge adamın oyunun hemen başında söyledikleri yankılanır.Yolculuğun iyi sonlanmayacak,hiçkimse kaderini değiştiremez"...

Sonuç olarak yine harika bir konusu olan bir Pop oyunuyla daha karşı karşıyayız.Ancak oynanış ve kamera açıları zaman zaman oyuncuyu çileden çıkartabiliyor.Oyunda kaybolmak çok kolay.Her adımınıza dikkat etmeniz gerekiyor ve ekranı çok iyi bir şekilde taramanız gerekiyor yoksa oyunda takılmanız çok olası bir durum.İlk oyundan kesinlikle daha zor olmuş.Ayrıca The Sands of Time'a göre oyun epey bir uzun olmuş.Oyunun müziklerine gelince özellikle Dahaka'dan kaçarken çalan sert müziğe bayıldım.Oyunun atmosferine çok uygun seçilmiş güzel müzikler var.İlk oyundan farklı olarak artık Prens iki silahı aynı anda kullanabiliyor.Düşmanın kılıçlarını ya da baltalarını vs. alıp kullanabiliyorsunuz.İlk oyuna ek olarak bir çok komboda eklenmiş durumda.Sonuç olarak Pop'un hayran kitlesi bellidir ve Pop oyunlarını diğer hiçbir oyunla kıyaslayamayız diye düşünüyorum.Bu oyunu bitirmek için çok sabırlı olmanız gerekiyor ve ince eleyip sık dokumalısınız yoksa aklınızı kaçırmanız işten bile değil :)

7 Şubat 2011 Pazartesi

Prince of Persia:The Sands of Time İnceleme

Tür:Aksiyon-Macera
Platform:PC,PS2,GameCube,Xbox
Grafik:100/75
Ses:100/80
Oynanış:100/80
Yapım:Ubisoft 

GENEL:100/85


2003 yılında piyasaya sürülen Pop:The Sands of Time eski sayılabilecek bir oyun olmasına rağmen grafikleri gayet güzel bir oyun olarak dikkat çekiyor.Kolay kontrolleri sayesinde oyunu kolayca oynayabilirsiniz ancak içerdiği bulmacalar oyunun akışını bir hayli düşürüyor.Kesinlikle öyle stres atmak için oynanacak oyunlardan değil tam aksine biraz stres yapabilir.Ancak hikayesi yüzünden bu oyun bitirilmeyi hakediyor bence.Yazımın bu kısmından sonrasında biraz konudan bahsedeceğim için oyunu oynamamış olanlar için biraz sakıncalı olabilir.

Hikayemizin başkahramanı Pers Kralı Sharaman'ın oğlu Pers Prensi.Oyunda gerçek ismi hiç geçmiyor ve bu yüzden prens olarak biliniyor.Prens'in çıktığı ilk seferle oyunumuz başlıyor.Prens bu ilk savaşında babasını etkilemek istiyor ve ülkesi adına zafer ve ihtişam kazanmak için varını yoğunu ortaya koyuyor.Hindistan üzerine sefere çıkan pers ordusu savaş sırasında karşı krallığın vezirinin ihaneti ile dahada güç buluyor.Vezir kendi ülkesine ihanet ederek Pers ordusuna yardım ediyor ve bunun karşılığında canının bağışlanmasını istiyor.Prens savaş sırasında önemli ganimetleri ele geçirmeye çalışıyor ve hayatını değiştirecek olan hançer ile özel bir kapta bulunan bir miktar kum buluyor.Savaş sonrasında fethettikleri şehirden çeşitli ganimetler ile bazı esirler alıyorlar.Bu esirlerin arasında Kral Maharajah'ın kızı Farah'da var.Prens savaş sırasında ele geçirdiği hançeri babasına gösteriyor.Bu sırada ihanet eden vezir hançeri sahiplenmek istiyor ancak Kral Sharaman oğlunun ilk savaşında gösterdiği üstün yetenekleri nedeniyle hançerin Prens'te kalmasını istiyor.Bu duruma vezir çok bozuluyor ve kralı kandırarak savaşta ele geçirilen "Zamanın Kumlarını" Prensin serbest bırakmasını teklif ediyor ve bunu sadece Prensin yapabileceğini öne sürüyor.Prens hançeri kullanarak zamanın kumlarını serbest bırakıyor ve saraydaki herkes kumun laneti sonucu birçeşit kumdan oluşmuş yaratıklara dönüşüyorlar.Sadece üç kişi hariç.Prens hançeri ,Farah madalyonu ve büyücü vezir de asası sayesinde bu lanetten etkilenmiyorlar. Vezir ısrarla zamanın hançerini istiyor ancak Prens buna karşı çıkıyor ve oluşan kaos ortamında salınan kumlar heryeri yıkıyor.Daha sonra Farah ve Prens beraber yollarına devam ediyorlar.Amaçları zamanın hançerini kullanarak dağılan büyük kum birikintilerini tekrar toplayabilmek ve bu olanların hiç olmamasını sağlamak.Prens sahip olduğu hançer sayesinde zamana hükmetme özelliğine sahip oluyor.Belli bir zamanda yapılan olayları geri alabilme veya zamanı yavaşlatma gibi özellikler sayesinde zamanın efendisi oluyor.Oyunun sonlarına doğru kumdan oluşmuş canavarlarla yapılan bir savaş sırasında Farah ölüyor ve daha sonra Prens Veziri altederek hançeri kullanıyor ve zamanın kumları sayesinde herşeyin en başına dönüyor.İlk sefere çıkmadan bir gün öncesine dönen Prens elinde hançer ile uyanıyor.Yaşadığı hiçbirşey olmamış olmasına rağmen ilerde neler olacağını bilen Prens,Farah'ın yatak odasına sızıyor ve ona gelecekte neler olacağını anlatıyor ancak tam bu sırada vezir oraya geliyor.Kendisinin ihanet edeceğini söyleyen Prensi susturmak isteyen vezir ve Prens arasında kıyasıya bir mücadele başlıyor.Prens veziri yeniyor ve hançeri Farah'a bırakıyor.Farah Prens'in dediklerine ilk olarak inanmıyor ancak vezir ölürken kendi planlarınıda bir şekilde açıklıyor.Amacı zamanın kumlarını kullanarak ölümsüz olmak olan vezir amacına ulaşamıyor.Farah Prens'e ismini sorduğunda ise Prens sadece gelecekteki Farah ile kendisinin bildiği bir kelimeyi
söylüyor."Kakolukia".İşte o anda Farah şok oluyor ve Prens'te balkondan bir ağaca zıplayarak ordan uzaklaşıyor ve oyun bitiyor.

Konu olarak kesinlikle muhteşem bir kurguya sahip olmasına rağmen dövüş sahnelerinin birbirini tekrar etmesi ve bazı bulmacaların oyuncuyu canından bezdirmesi nedeniyle yer yer sıkıcı olabilen oyundur.Oyunda fazla karakterin olmamasıda konuyu sade ve anlaşılır yapmış.Aslında konu sadece oyunun ilk kısımlarından ve son kısmından ibaret.Yani oyunun ortalarında şaşırtıcı bir olay sözkonusu değil.Ancak kesinlikle sahip olduğu şöhreti hakeden bir oyun serisi Prince of Persia.Oyundan herkesin keyif alacağını düşünmüyorum ama yinede en azından bir denemenizi öneririm.

1 Şubat 2011 Salı

Pokemon Series İnceleme

POKEMON (POCKET MONSTERS)
Favori Karakterlerim:Ash,Pikachu,Charizard,Misty
Tür:Aksiyon,Macera,Komedi
Bölüm Sayısı:276
Not:10/7


Pokemon serisini bilmeyen yoktur.Türkiye gibi anime yoksunu bir ülke bile Pokemon'u tanımışken zaten bilmeyenin olması abest kaçardı.Türkiye'de sadece 3.sezonun sonuna kadar yayınlanan Pokemon şu anda 14.sezonunda ve dolu dizgin devam ediyor.Benim bu incelemem Pokemon'un ilk serisine yani ilk 5 sezonuna ait bilgiler içeriyor.

Pokemon'un başlangıcı birçoğumuzun bildiği gibi Ash Ketchum'ın 10.yaşgününde Prf.Oak'dan aldığı Pikachu adlı pokemonuyla başlıyor.Pikachu diğer pokemonların aksine poketopa girmekten hoşlanmadığı için hep dışarda duruyor.İlk başlarda Ash'e karşı çok hırçın olan Pikachu zamanla ona alışıyor ve çok iyi anlaşmaya başlıyorlar.Ash yolculuğu esnasında 2 yol arkadaşı ve bir grupta düşman ediniyor.Misty ve Brock,Ash'in macerasına katılıyorlar ve beraber seyahat edip farklı bölgeler ve pokemonlar görmeye başlıyorlar.Roket takımı adındaki grup ise pikachu'nun gücünden etkilendikleri için onu yakalamak istiyorlar ve tüm seri boyunca her bölümde pikachu'yu yakalama girişiminde bulunup her seferinde kaybediyorlar.Ash gittiği bölgelerdeki pokemon turnuvalarına katılmak için o bölgelerde bulununan salon liderleriyle pokemon savaşı yapıp rozet topluyor.Bu ilk beş sezon boyunca üç büyük turnuvada mücadele ediyor ve çeşitli dereceler elde ediyor.Konumuz kısaca bundan ibaret.

Gelelim ayrıntılara.Pokemon serisinin neden bu kadar fazla hayranı olmuş olduğunu anlamak oldukça güç ama bu kadar uzun bir süre devam eden bir seriyi tabikide takdir etmek gerekir.1997 senesinden beri Pokemon serileri varlığını sürdürüyor.Ama bu demek değildir ki pokemon serisi şaheser,olağanüstü bir yapım.Aslında tam aksine kendini tekrar eden ve basit bir konuya sahip bir anime.Yapılan pokemon savaşlarının çok kısa sürmesi,roket takımının her bölümünde aynı özlüsözlerini gevelemeleri,herbölümde birbirini tekrar eden pokemon hareketleri (örneğin roket takımı üyesi James'in pokemonu victrebell'in her ortaya çıkışında James'in kafasını yutmaya çalışması,bir süre sonra artık kabak tadı vermeye başlıyor,bu ve bunun gibi birçok detay),karakterlerin kişiliklerine derinlemesine inilmemesi,her bölümün başında yeni bir pokemonla karşılaşılması ve roket takımının gelip o pokemonu yakalamaya çalışması ve her seferinde kaybetmeleri vs. Bunlar gibi örneklerin sayısı sınırsız diyebilirim.Bir süre sonra sanki devamlı aynı bölümü izliyormuşsunuz felan gibi zannedebilirsiniz.

Pokemon'un yayınlanan sezonu kadar filmi bulunmakta ve bu sayı an itibariyle 14 film.Bunun yanında özel serileride bulunmakta ve bu özel serilerinde bölüm sayısı azımsanamayacak kadar fazla.Pokemon'un ilk ortaya çıkması aslında oyunuyla oldu.Nintendo için çıkarılan pokemon oyunlarının günümüzde hala yeni versiyonları çıkmakta.Pokemon serisi biter mi bitmezmi ya da ne zaman biter bilmiyorum ama geçen yıllar Ash'ten hiçbir şey götürmemiş gibi görünüyor.Geçen 14 sezonda Ash hiçte 24 yaşında gibi görünmüyor aksine hala 10 yaşında...sanırım...:S Pokemon artık bir marka ve artık kolay paraya dönüşmüş durumda ve halada inanılmaz bir seyirci kitlesine sahip,yani benim görüşüm bitmekten çok uzak gibi görünüyor.
POKEMON CHRONICLES
Favori Karakterlerim:Misty,Richie
Tür:Aksiyon,Macera,Komedi
Bölüm Sayısı:22
Not:10/7


Pokemon serisini hep Ash'in açısından izledik ve onun macerasını gördük ancak Pokemon Chronicles serisi ile Ash hariç animedeki diğer karakterlerin günlük hayatlarının nasıl geçtiğini,ne gibi maceralara tanık olduğunu görebiliyoruz.

Pokemon Chronicles serisinin belli bir başkarakteri yok.Her bölüm birbirinden farklı baş ve yan karakterler içeriyor.Bazen Misty bazen Tracy bazen Richie başkarakter oluyor ve onların hikayelerini izliyoruz.Ash tüm seri boyunca hiçbir hikayede gözükmüyor,sadece bazen ismi geçiyor o kadar.Bu seri öyle ilginç ki hiç tanımadığımız bir karakterin açısından bile onun maceralarına tanık oluyoruz ve daha önce hiç görmediğimiz pokemonlar ve yeni savaş sistemlerini görebiliyoruz.

Pokemon tüm dünyada en çok tanınan anime olmasından dolayı yapımcılar bu altın madenini fırsat buldukça işlemeye çalışıyor bu çok açık bir gerçek.Başkarakter hariç diğer yankarakterlerin hayatlarını anlatan bu seri değişik bir deneyim yaşamak isteyenler ve pokemon serisi tutkunları için izlemesi oldukça keyifli bir yapım olmuş.Benim en çok hoşuma giden bölüm,roket takımının hikayesini anlatan bölüm oldu.Jessie,James ve Meowth'ın biraraya gelip ünlü roket takımlarını kurmalarını izlemek oldukça güzeldi.
                                                              MASTERMIND OF MIRAGE POKEMON 
Favori Karakterlerim:Ash,Misty
Tür:Aksiyon,Macera
Bölüm Sayısı:1 OAV
Not:10/7


Pokemon serisinin 10.yıldönümüne özel olarak hazırlanmış bu özel bölümde Dr.Yung isimli gizemli bir pokemon bilimadamının soyu tükenmiş eski çağ pokemonlarını ve en güçlü efsanevi pokemonları hologram halinde bir serap misali tekrar hayata getirme çabasını izliyoruz.Bu çalışmasını paylaşmak üzere Ash,Misty ve Prf.Oak'da çalışma mekanına davet ediliyor ve olaylar gelişmeye başlıyor.Mirage Master isimli gizemli kişinin ortaya çıkmasıyla Dr.Yung kaçırılıyor ve proje kötü ellere geçiyor.Bu proje sayesinde dünyanın en güçlü pokemonunu yaratmayı amaçlayan Mirage Master bu doğrultuda efsanevi pokemonların bazılarının güçlerini Mewtwo'ya aşılayarak onu en güçlü Mirage Pokemon haline getiriyor ancak hesaba katmadığı bir durum sözkonusu.Mirage Pokemonların arasında Mew'de var ve Mew bu kötü planı durdurabilmek için Ash ve arkadaşlarına yardım etmekte kararlı.Bir kez daha Mew ve Mewtwo'nun kapışmasına şahit olacağımız bu özel bölümün birçok pokemon hayranının beğenisini kazanacaktır diye düşünüyorum.
POKEMON ADVANCED GENERATION
Favori Karakterlerim:Ash,May,
Pikachu,Charizard
Tür:Aksiyon,Macera,Komedi
Bölüm Sayısı:192
Not:10/6

2002-2006 yıllarında yayınlanan Pokemon Advanced Generation ilk serinin ardından bambaşka bir yerde bambaşka pokemonlarla geçiyor. Ash bu sefer yeni yol arkadaşlarıyla yeni maceralara atılıyor.

Ash bu seride Misty yerine May ve Max adlı kardeşleri ve eski yoldaşı olan Brock ile yeni maceralara yelken açıyor. 276 bölümlük uzun bir ilk serinin ardından yine 192 bölüm boyunca her bölüm istisnasız roket takımını yeniyorlar. Bu durum artık iyice sıktı tabiki. Bunun haricinde her bölüm yeni pokemonla tanışıp o pokemonla beraber roket takımına karşı savaş klişeside devam ediyor. Serinin tek güzel bölümleri olarak müsabaka bölümlerini gösterebilirim onun haricinde belli başlı bir konu olmaksızın öylesine takılıyor kahramanlarımız.

Serinin son sezonunda Ash müsabakalara katılarak şampiyonluğunu ilan etsede daha sonra Garry ile geçen sezondan kalma bir rövanş maçı yapıyorlar ve Ash yeniliyor. Bunun üzerine Garry'nin gittiği yer olan Sinnoh adalarına doğru yola çıkmayı aklına koyan Ash tıpkı ilk serideki gibi pokemonlarını bırakarak (pikachu hariç) tekrardan yeni bir maceraya atılmaya hazırlanıyor. Pokemon ilk serisinin bölümleri gerçekten kaliteliydi ve devamını merak ettiriyordu ancak bu yeni seri eskisinin üzerine hiçbir yenilik koymuyor ve aynı tekdüzelik devam ediyor. Bu yüzden bu seride büyük ihtimal benim son izlediğim pokemon serisi olacak. Sonuç olarak ilk pokemon serisini izleyip devamına hiç bulaşmayın derim.
                                                            POKEMON THE ORIGIN
Favori Karakterlerim:Red
Tür:Aksiyon,Macera,Komedi
Bölüm Sayısı:4
Not:10/7

2013 yılında yayınlanan Pokemon The Origin animesi aslında Nintendo Pokemon oyunlarının yıllardan beri aynı hikayeyi ısıtıp ısıtıp önümüze sunduğu hikayenin animesi oluyor. Bu sefer başkahramanımız Ash yerine oyunlarında başkahramanı olan Red. Red, Prf.Oak'dan başlangıç pokemonunu alarak rakibi Green ile birlikte pokemon macerasına başlıyor. Red'in amacı pokedexteki 149 pokemonun tamamını yakalayabilmek ve pokemon ligini kazanabilmek ancak bu hayallerin aynısını Green'de paylaşıyor ve Green her zaman ondan bir adım önde hareket ediyor. Animenin sonuna doğru Green'i yenerek Pokemon Ligini kazanan Red daha sonra pokedexi tamamlamak için efsanevi pokemonlar artucino,moltres ve zapdos'u da yakalıyor ve Prf.Oak'ın yanına dönüyor. Burda Green'i yaralanmış halde bulan Red aslında toplamda 150 farklı pokemonun olduğunu öğreniyor ve bu son kalan esrarengiz pokemonu yakalamak için yola çıkıyor. Bu son pokemonda Mewtwo oluyor. Charizard ilk kez pokemon serisinde bir üst evrime daha ulaşarak Mewtwo'yu mağlup ediyor. Buna rağmen hala pokedexi tamamlayamadığını farkeden Red, Mew'i yakalamak için tekrar yola koyuluyor ve anime son buluyor. Nintendo oyunlarının hikayesini anime biçiminde izlemek oyunu oynayanlar açısından güzel bir deneyim oluşturabilir ancak yinede çok fazla beklenti içine girmeden izlerseniz tatmin olabilirsiniz diye düşünüyorum.